2 Şubat 2014

"Bugün mutlu olmalıyım." diye güne başlarken yorgunluk sempatizanı olmuşum birden. her şey tam da dışarıdan görülmediği gibi. görmek istemiyorsan tabii.
 kaybolmak artık hayatımın rutini haline geldi. aşık olsun diye uğraştığım kalbim bombalarla her gün parçalanıyor. 
hayatımın renklenme zamanı mı gelmiş? sıkılmış mıyım? yoksa soran yok muymuş? delirecek miymişim?
 cevabını bildiğin şeyleri sormasana. içim sıkıntı doluyken huzur arıyorum. çelişkiler içinde boğuluyorum.
 bütün bu sisin içinde hala gülümsemeye çalışıyorum. yakını bile uzak.
 daha ruhumun iki yarısı birbirini anlayabilmiş değil. buraya yine ruh halimin karamsarlığını dökmek istemiştim, fakat vazgeçtim.

16 Ocak 2014

Aklımın kaçası varmış.

  Her seferinde, en olmayacak zamanlarda bile kendim için hala bir umut olduğunu hissediyordum. Bir şişe daha, bir bardak, bir yudum daha derken aklımı çıkarıp masanın üstüne koydum. Hep böyleydi her şey yitip gider aklınla baş başa kalırdın, buna mecburdun. Fonda tam da yitirilmiş şeyler ardından söylenmeye layık bir parça. Çat pat ingilizcemle şarkılara eşlik ettim. Ses tonum arttıkça çoktan benden çıkmış olan aklım ayaklanıp daha da uzağa gitmeye başladı. Peşinden gitmeye ne mecalim ne de isteğim vardı. Çünkü akılsızlık yapılan tüm saçma şeyler için çok geçerli bir bahanen var demekti. Ama sadece teoride öyleydi. Pratikte ise zamanın senden aldıklarının ardından bakakalmak, biraz daha müzik ve daha çok akılsızlık demekti.